Bu belgesel, büyük şirketlerin bizi yavaş yavaş zehirlediklerini kanıtlıyor, bunu neden ve nasıl yaptıklarını anlatıyor. İş o kadar vahim boyutlara varmış ki, marketlerde satılan et ve tavuğu asla almadığımıza şükretmekle kalmadık, eşim buzdolabındaki yumurtaları da çöpe attı
Rotten Tomatoes: % 96
Manalı Filmler: 9,5
Beden,
ruh ve zihin bir bütün olduğuna göre, soluduğumuz havanın kalitesi hayatımızı
doğrudan etkiliyor demektir. Aynı şekilde, yaşadığımız ve çalıştığımız
mekanların özellikleri, düzeni ve enerjisi (Feng Shui’nin ana konusu) de ve
tabii ki içtiklerimiz ve yediklerimiz de…
Fakat
maalesef, konunun önemine rağmen, çoğumuz bilinçsiz yaşıyoruz. Çocuğumuza
içirdiğimiz kolanın, çamaşır yıkarken kullandığımız deterjanın, soframıza
koyduğumuz yemeğin içerdiği maddeleri, üretim sürecini, sonuç olarak bedenimize
zarar verip vermediğini bilmiyoruz, daha da kötüsü çoğumuz bunu önemsemiyoruz.
Oysa
yaşamımız tehlikede…
Birinin
yemeğinize fare zehiri kattığını düşünün; iş işten geçmeden bu bilgiyi edinirseniz,
hemen polise haber verir, o kişinin cinayete teşebbüsten yargılanıp hapse
atılmasını beklersiniz.
Bu
belgesel, büyük şirketlerin bizi yavaş yavaş zehirlediklerini kanıtlıyor, bunu
neden ve nasıl yaptıklarını anlatıyor. İş o kadar vahim boyutlara varmış ki,
marketlerde satılan et ve tavuğu asla almadığımıza şükretmekle kalmadık, eşim
buzdolabındaki yumurtaları da çöpe attı.
Çünkü
bu filmden, mümkün olan en kısa zamanda, mümkün olan en yüksek miktarda ete
dönüşebilmeleri için tavukları, ahlaka, vicdana sığmayan biçimde
yetiştirdiklerini öğrendik.
Aynı
şeyi büyükbaş hayvanlara da yaptıklarını, maliyet düşsün diye onları otla
değil, genetiğiyle oynanmış mısırla beslediklerini, aynen tavuklar gibi bir
adım bile hareket etmelerine izin vermediklerini öğrendik. Bu, kendi
dışkılarının içinde yaşadıkları anlamına geliyor.
Dahası
var: Hayvanın postuna yapışan pisliğin içindeki bakterilerin ete bulaşması
engellenemiyor.
Daha
da fecisi: O bakteriler ki, hayvana verilen antibiyotikler yüzünden gerçek birer
canavara dönüşmüşler. Bu ölüm makinesinin kurbanı olan bir çocuğun hikayesi de
anlatılıyor filmde. Hamburger yediği için hayatını kaybeden, 3 yaşındaki
Kevin’in…
Kevin’in
ailesi bu meseleyle hala uğraşıyor, dava açmışlar, yetkilileri uyarmaya, gıda
şirketlerinin daha iyi denetlenmesini sağlamaya çalışıyorlar. Kevin’in davası
ABD’de o kadar ünlü olmuş ki, bazı restoranlar ve şirketler ciddi miktarda para
kaybedebileceklerini anlayınca, e-koli denen o bakteri cinsini yok edecek bir
yol araştırmışlar. Buldukları çözüm tüylerinizi diken diken edecek: Ete amonyak
püskürtüyorlar…
Evet
o; canlılara zarar verdiği bilinen, ama parfümeride, ilaç sanayiinde, hatta
sigara üretiminde kullanılan madde…
Bu
çok ciddi bir durum; bu kötü niyetli yöneticilere, insan sağlığını hiçe sayan
şirketlere karşı çıkmazsak, mısır şurubunun, şekerin, organik olmayan bitki ve
gıdaların zararları konusunda bilgili ve bilinçli davranmazsak, neredeyse tüm
insanlığın sağlık seviyesi giderek düşecek…
Ve
belki de sizin oğlunuz, kızınız da ciddi biçimde hasta olacak, hatta ölecek…
Ödülleri:
En İyi Uzun
Metrajlı Belgesel Film dalında Oskar adaylığı.
En İyi Belgesel
Film dalında Bağımsız Ruh Ödülü adaylığı.
Ayrıca 4 ödül
ve 6 adaylık
Meraklısına:
Amonyağın
sigara üretiminde neden ve nasıl kullanıldığını, gerçek olaylardan hareketle
yapılan “The Insider / Köstebek” filmi anlatıyordu.
Filmin
yapımcıları belgeselde adı geçen gıda şirketlerinin yöneticilerini canlı yayına
davet etmişler, tabii ki hiçbiri kabul etmemiş.
Food, Inc.
Yönetmen: Robert Kenner
Senaryo: Robert Kenner, Elise
Pearlstein, Kim Roberts
Yapımcılar: Robert Kenner, Elise
Pearlstein
2008 ABD yapımı,
94 dakika
Açık Gazete, 5 Ekim 2012