Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

13 Aralık 2010 Pazartesi

Zeitgeist - The Movie

“Zeitgeist - The Movie”, tüm soruların yanıtı. Yıllardır fark ettiğimiz, aklımızı kurcalayan pek çok olguyu bir arada işleyen, hepsinin birden yanıtını veren bir film. Bu yüzdendir ki çok önemli ve acayip değerli bir belgesel

IMDB: 8.6
Manalı Filmler: 8,5

Kimileri Kıyamet’in kopmasını bekleye dursun, dünya yeni bir aşamaya geçiyor. Bu gezegende daha güzel bir hayat kurulacak, daha temiz, huzurlu, barışçıl ve sevgi dolu…

Tabii bunun için önce insanlığın neyin kötü/yanlış olduğunu görmesi gerekiyor. Bu yüzdendir ki bu dönemin temel özelliği “ruhsal uyanış”; geniş yığınlar an be an bilinçleniyor, devletlerin, büyük şirketlerin ve köklü din kurumlarının çevirdiği dolapları, giriştikleri pis işleri her gün daha fazla öğreniyorlar. Wikileaks belgelerinin ortalığa saçılması gibi mesela 10 yıl önce olacağı söylense kimsenin inanmayacağı gelişmeler bir anda meydana geliveriyor.

Ve filmler çekiliyor. Yapılabileceğine kimsenin ihtimal vermediği filmler. “Zeitgeist” serisi gibi…

2007’de internet üzerinden yayımlanan “Zeitgeist - The Movie” inanılmaz bir ilgi görmüş, günlük izlenme sayısı 75 bine kadar yükselmişti. Ertesi yıl devamı geldi, üçüncü film ise Ocak ortasında yayımlanacak.

İlk “Zeitgeist”ın ana konusu yalanlar. Geniş yığınlara söylenen, büyük yalanlar. Doğduğumuzdan beri duyduğumuz, artık kanıksadığımız, doğru olup olmadıklarını araştırmadığımız olgular. Film ilk olarak Hıristiyanlığı örnek veriyor, dönemin tarihçilerinden, çeşitli kültürlerin mitolojisinden yararlanarak Hazreti İsa’nın aslında hiç var olmadığını iddia ediyor (Şahsen filme tek eleştirim de bu kısımda, tabii “dünyanın sonu” meselesinin yanlış anlamadan kaynaklandığını, aslında “çağın sonu”na geldiğimizi söylediği bölüm hariç).

Yaklaşık 37 dakika dini konularla geçtikten sonra belgeselin asıl heyecan verici bölümleri başlıyor. 2. kısmın başlığı: “Tüm Dünya Bir Sahne” ve ilk konu tabii ki 11 Eylül saldırıları. Bu bölümde akıllara durgunluk verecek açıklamalar ve ilgili ABD yöneticilerinin söylediği yalanlar yer alıyor. Örneğin Rice ve W. Bush’un “Uçakların füze olarak kullanılabileceği hiç aklımıza gelmedi” demelerinin ardından, Mart 2000’de “resmen” planlanıp yapılmış bir tatbikatın belgeleri ekrana geliyor. Uçakları kaçırdığı söylenen 19 kişinin adlarının hiçbir uçuş listesinde bulunmaması, Usame Bin Ladin’in saldırıyı üstlendiği video kasetteki kişinin Bin Ladin olmadığı gibi ifşaatların ardından, Pentagon’a aslında bir uçağın çarpmadığı ve İkiz Kulelerin yıkılmasının asıl nedeninin binalara önceden yerleştirilmiş patlayıcılar olduğu uzmanların ifadeleri ve olay günü çekilmiş video ve fotoğraflarla kanıtlanıyor.

7 Temmuz 2005’te Londra metrosunun bombalanması olayını da aynı bakış açısıyla işleyen belgesel, “Perdenin Arkasındakilere Aldırmayın” başlıklı 3. bölümde neredeyse 200 yıldır dünyayı yönettiklerini iddia ettiği küçük bir azınlığın yaptıklarından söz ediyor. Özellikle 20. yüzyılda ABD’nin en zenginleri Rockefeller, Morgan, Warburg ve Rothschild ailelerinin giriştikleri karanlık işler birer birer anlatılıyor. 1907 ve 1920’de prova yaptıktan sonra –filmde “Amerikan tarihinin en büyük soygunu” biçiminde tanımlanan- 1929 ekonomik krizini nasıl çıkardıkları ve bundan nasıl yararlandıkları açıklanıyor ve “büyük kar getiren” bir diğer alana, yani savaşa geçiliyor. ABD’nin iki Dünya Savaşına nasıl katıldığını ve Vietnam Savaşı’nı nasıl başlattığını gözler önüne seren bölümler, belgeselin de en güçlü sahneleri arasında.

Filmin devamında da, örneğin ABD, Kanada ve Meksika arasında sınırları kaldıran gizli anlaşma gibi çarpıcı bilgiler bulunuyor, fakat bunlardan çok daha önemlisi, gerektiğinde eğitimden, siyasetten veya Irak İşgali’nden söz ederek dünyanın şu halinin tam bir portresini çıkarması, adına uygun bir şekilde “zamanın ruhu”nu başarıyla yansıtması…

Ve dünyayı yönetenlerin gizli planlarını açıklaması... Yani: Tek bir dünya devleti kurmak, herkesin koluna –attığı her adımın rahatça izlenmesini sağlayacak- RFID çiplerinden takmak, dünyayı bir imparatorluk olarak yönetmek… Böyle söylenince bilimkurgu filmi gibi gelebilir. Oysa tamamen gerçek, halen uygulanmakta olan bir plan bu (Örneğin RFID çipleri tüm Amerikan pasaportlarında var ve gönüllü olanların kollarına da takılmaya başlandı).

“Zeitgeist - The Movie”nin önemi bu gizli gerçekleri açıklamasından ve yalanları ifşa etmesinden kaynaklanıyor. Belgesel insanın, iddia edildiği gibi güçsüz, çirkin, günahkar bir yaratık olmadığını anlatan sözlerle sone eriyor.

Benim için “Zeitgeist - The Movie”, tüm soruların yanıtı. Yıllardır fark ettiğimiz, aklımızı kurcalayan pek çok olguyu bir arada işleyen, hepsinin birden yanıtını veren bir film. Bu yüzdendir ki çok önemli ve acayip değerli.

Seçme replikler:
Anlatıcı: Ama aslında en vahim durum, bu totaliter öğeler insanlara zorla dayatılmayacak, insanlar bunları talep edecek.

Thomas Jefferson, 3. ABD Başkanı: Bence banka kuruluşları, düzenli ordulardan daha tehlikelidir… Eğer Amerikan halkı özel bankaların piyasaları kontrol etmesine izin verirse bankalar ve şirketler etraflarında büyüyecek, tüm mal varlıklarını ellerinden alacak ve bir gün çocukları, atalarının fethettiği bu topraklarda evsiz uyanacak.

Woodrow Wilson, 28. ABD Başkanı: Uygar dünyanın, tamamen kontrol edilen, sindirilen ve en kötü yönetilen devletlerinden biri haline geldik. Fikir özgürlüğünün, yönetime inancın ve demokratik seçme özgürlüğünün olmadığı bir devlet, bir devlet ki, egemen ufak bir grubun keyfine ve zikrine kalmış.

M.A. Rothschild, Rothschild bankacılık krallığının kurucusu: Bana bir ulusun para arzının kontrolünü verin, o zaman kanun koyanları bile takmam.

Anlatıcı: 1. Dünya Savaşı 323.000 Amerikalının ölümüne sebep oldu. J.D. Rockefeller, bundan yaklaşık 200 milyon dolar kazanç sağladı. Amerika'ya mal olan ve tabi ki faizli borç olarak Federal Rezerv Bankası'ndan alınan 30 milyar doları saymıyoruz bile, ki bu para da uluslararası bankerlerin kazancı olmuştur.

Anlatıcı: Sonunda istendiği ve izin verildiği gibi, 7 Aralık 1941'de Japonya Pearl Harbour'a saldırdı ve 2400 askeri öldürdü. Saldırıdan önce Amerikan halkının %83'ü savaşa karşıydı. Pearl Harbour'dan sonra 1 milyon erkek savaşa gitmek için gönüllü oldu.

Anlatıcı: 11 Eylül, dünyayı yönetenlerin büyük planının başlangıç noktasıydı. Hazırlanmış bir savaş bahanesiydi, tıpkı Lusitania'nın batırılması, ya da Pearl Harbor ve Tonkin Körfezi olaylarının provake edilmesi gibi. Aslında 11 Eylül örneklerinden farklı olarak, hesaba katılmayan savaşlara da bahane oldu. İki beklenmeyen yasadışı savaşın çıkmasına neden oldu. Biri Irak'a, diğeri de Afganistan'a. Ama 11 Eylül aslında başka bir savaşın bahanesiydi. Size karşı yapılacak savaş. Vatanseverlik Kanunu, Ulusal Güvenlik, Ordu Süreklilik Kanunu ve bunun gibi birçok kanun, tamamen sizin kişisel özgürlüklerinizi yok etmek ve yakında gelecek saldırıya karşı direncinizi kırmak için tasarlandı.

Anlatıcı: Perdenin arkasındaki adamların istediği en son şey, bilinçlenmiş ve düşünme yetisine sahip bir toplum. Bu yüzden ki sürekli olarak düzmece bir yaşam, din, medya ve eğitim yoluyla bizlere sunuluyor. İlginizi dağıtmak ve sizi her şeyden habersiz bırakmak istiyorlar. Ve gerçekten de bu işi iyi yapıyorlar.

David Rockefeller: Washington Post, New York Times, Time Magazine ve diğer büyük yayın organlarının yöneticilerine, görüşme çağrılarımıza katıldıkları ve verdikleri sessizlik sözünü 40 yılı aşkın tuttukları için teşekkürü borç biliriz. Eğer bu yıllar boyunca halkın dikkatini yaptıklarımıza çekselerdi, dünya üzerindeki planımızı gerçekleştirmemiz imkansız olurdu. Dünya her geçen gün, daha bilinçli ve daha hazır bir şekilde Dünya Devleti'ne doğru ilerlemektedir. Entellektüel elit bir kesimin ve dünya bankerlerinin kuracağı bir çok uluslu egemenlik, geçtiğimiz çağlarda gördüğümüz tek uluslu oluşumlardan daha caziptir.

Anlatıcı: Perdenin arkasındakiler bunu biliyorlar. Ayrıca biliyorlar ki, eğer insanlar doğaya bağlı oldukları gerçeğini anlarlarsa, ve içlerindeki gücün farkına varırlarsa, yarattıkları ve soyup soğana çevirdikleri tüm bu Zeitgeist, kağıttan evler gibi yıkılacak.

Son replikler (Bill Hicks’ten alıntı): Hayat lunaparkta bir gezinti gibidir, ve gezintiye başladığında onun gerçek olduğunu düşünürsün, çünkü zihinlerimiz bu kadar güçlüdür. Gezinti bir yukarı, bir aşağı devam eder, döner ve döner, seni heyecanlandırır, ürpertir ve parlak renklerle doludur. Ve bir süre çok gürültülü ve çok eğlenceli olur. Bu gezintide uzun süre kalanlar sorular sormaya başlarlar: “Bu gerçek mi? Yoksa sadece bir gezinti mi?” Ve aralarından cevabı hatırlayan insanlar geriye dönüp şöyle derler: “Hey, merak etme, korkma sakın. Çünkü bu sadece bir gezinti.” (Ekrana suikaste uğramış lider ve sanatçıların fotoğrafları gelirken) Ve biz bu insanları öldürdük. “Susturun şunu! Ben bu gezintiye çok fazla yatırım yaptım, susturun şunu! Şu çatılmış kaşlarıma bakın. Şu büyük banka hesabıma ve aileme bir bakın, bu gerçek olmalı...” Bu sadece bir gezinti. Ama bunu bize anlatmaya çalışan bütün iyi adamları öldürdük, ve şeytanın fitne tohumları ekmesine izin verdik. Ama önemli değil, çünkü bu sadece bir gezinti ve bunu istediğimiz zaman değiştirebiliriz. Bu sadece seçim meselesi. Çaba yok, çalışmak yok, iş yok, para kazanmak yok. Şimdi seçim yapın... Korku ve sevgi arasında.

İzlemek için:
Filmin resmi sitesi

Meraklısına:
“Zeitgeist” serisini beğenenler kadar eleştirenler de var tabii ki. Hatta “Zeitgeist Ne Anlatıyor?” adıyla bir kitap bile yayımlandı ülkemizde. Kitabı derleyen Haluk Hepkon ise şu linkte okuyabileceğiniz yazısında “Zeitgeist”ı yapanları şöyle eleştiriyor: “Kısacası New Age'ci Zeitgeist, kıvrak bir vücut çalımıyla "para sistemi"ne karşı tepkileri bile paraya dönüştürmeyi becermektedir.” Bu suçlamaya hedef olan kişilerin, para harcayarak yaptıkları filmi internetten ücretsiz yayımladıklarını, altyazı eklenmesine, hatta DIVX olarak indirilmesine izin verdiklerini hatırlatırım.

Filmin son bölümünde sözleri yayımlanan Aaron Russo, “Trading Places”, “Wise Guys” gibi filmlerde imzası bulunan bir yapımcı. 15 yıllık bir aradan sonra filmciliğe dönen Russo “America: Freedom to Fascism” (America: Faşizme Giden Özgürlük” isimli belgeseli yazdı ve yönetti.

Bu belgeselde işlenen “dünyayı yöneten küçük bir grup” fikriyle ilk kez 2000 yılında, Ramtha’nın “Tiranların Son Valsi” kitabını okuduğumda karşılaşmıştım. ABD’de 1987’de yayımlanan o eserin 20 yıl sonra gerçekleşecek kimi uygulamaları bu kadar erken haber vermesi çok şaşırtıcı. Çünkü o kitap aslında “tebliğ”lerden oluşuyor, medyum J. Z. Knight, Ramtha isimli bir varlıktan aldığı bilgileri naklediyor.

Zeitgeist - The Movie
Yapım, Müzik, Kurgu, Senaryo ve Yönetim: Peter Joseph
2007 ABD yapımı, 118 dakika.

2 yorum:

  1. O kadar güzel teşvik edici yorumlar, alıntılar 'manalı filmler'den faydalanmamak imksansız.

    ".............iyi adamları öldürdük."

    "Medya; bilmeniz gereken şeyleri söylemezler!!"

    YanıtlaSil