Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

21 Ekim 2011 Cuma

Düşler Tarlası

IMDB: 7.6
Rotten Tomatoes: %88
Manalı Filmler: 9.5

Indigo, Kristal gibi isimler verilen “zamane çocuklarının” farklı/üstün özellikleri hakkında kitaplar yayımlanıyor, belgeseller yapılıyor ya, bu varlıkların dünyayı nasıl değiştireceklerini görmek için sabırsızlanıyorum.

Dünyayı güzelleştirecekleri kesin, çünkü 68 kuşağı da bunu başarmıştı. Onlarda da benzer bir güç, cesaret ve inat vardı. “Dünyayı istiyoruz, hemen şimdi” demek cüretini göstermiş, “gerçekçi ol, imkansızı iste” kelimeleriyle özetlenen bakış açısını insanlığa hediye etmişlerdi.

Başka üstün özelliklerinin yanı sıra “Düşler Tarlası”, etkileyici bir “68 kuşağı güzellemesi”... Bu bağlamda o kategorisinin en başarılı eserlerinden biri.

Filmin ana karakterleri (yazar Terence dahil) hayata teslim olmayan, elindekilerle yetinmeyen, düşlerini kovalayan, ne yaparsa yapsın “sıradan” olamayan, manevi değerlere saygı duyan, hayli hayalperest ve kesinlikle naif insanlar. Ancak onlar böyle bir hikayeyi yaşayabilir ve başkalarına anlatabilirler:

Çiftçi Ray, bir akşam mısır tarlasında “İnşa edersen o gelecek” diyen kaynağı belirsiz bir ses duyar, oraya bir beyzbol sahası kurar. Ölümünden uzun yıllar evvel şike nedeniyle oynaması yasaklanmış ünlü beyzbolcu Ayakkabısız Joe (ki gerçekten yaşamış biri ve ABD’de hala ünlü) ve arkadaşları belirip oynamaya başlarlar. Fakat Ray hala asıl “kimin” geleceğini anlayamamıştır ve Ses’in ona neden “Acısını dindir” dediğini…

Tüm bunlar olurken Ray maddi sıkıntılar içindedir, sadece kendisinin ve ailesinin görebildiği hayalet sporcular oynamaya devam edebilsinler diye sahayı korumaya çalışırken tüm çiftliğini kaybetmesi riski vardır.

Bu öyküyü tasarlayan W.P. Kinsella, Kanadalı bir Edebiyat profesörü, kısa hikayeleriyle ünlü, iki de romanı var. Değişmeyen temalarından biri Kızılderililer, çoğunlukla bugünkü yaşantıları ve beyzbol. Bu iki ana tema filme hayli ilginç biçimlerde sirayet etmiş, sonuçta ortaya, öyküleme tekniklerini çok ustaca kullanan, çarpıcı bir hikaye çıkmış.

Gerçeklikle ilişkisi bakımından da çok özel ve önemli bir film bu... Öykü çoğunlukla yapıldığı gibi tek bir fantastik tema üzerine kurulmamış, -zaman kayması gibi- bazıları bilimkurgu literatürüne ait pek çok öğeyi iç içe kullanıyor ve hepsinin toplamından yeni bir hayat tarifi çıkarıyor. Üstelik kesinlikle ciddiye alınması gereken bir çerçeve bu, “insan olma hali”nin etkileyici bir betimlemesi: Kişisel yaşantılarımızdan kaynaklanan acılar, ölen yakına duyulan hasret, içimizde ukde kalan şeyler vb temalar, haliyle varoluşçu kulvarlarda dolaşıp sonunda özgürleşme izleğine ve spiritüel bir bakış açısına varıyor.

Özetle: Çok iyi yazılmış, oynanmış ve çekilmiş bir film, zamanında Yeni Sağ’a karşı en etkili muhalif eserlerden biriydi ve hala önemini koruyor…

Ödülleri:
En İyi Film, Uyarlama Senaryo ve Müzik dallarında Oskar adaylığı, Japon Akademisi En İyi Yabancı Film Ödülü, En İyi Dram dalında Hugo adaylığı
Ayrıca 5 ödül ve 7 adaylık.

Meraklısına:
Amerikan Film Enstitüsü’nün belirlemesine göre en başarılı 6. fantastik film. Yine AFE listesine göre, “İnşa edersen o gelecek”, tüm sinema tarihinin en iyi 39. repliği.

Romanda Ray ünlü “The Catcher in the Rye / Gönülçelen” romanının yazarı J. D. Salinger’i arıyormuş. Ünlü yazarın o romanda adının geçmesinden mutsuz olduğu öğrenilince senaryo değiştirilmiş, hayali bir karakter kullanılmış.

Archibald Graham gibi Joe Jackson da gerçek bir oyuncu. 1908-1920 yılları arasında oynamış ve 1951’de ölmüş olmasına rağmen, hala en ünlü beyzbolculardan biri. Trajik bir hikayesi var: Şike yaptıkları gerekçesiyle 7 takım arkadaşıyla birlikte ceza almış, profesyonel kariyeri sona ermiş, karısıyla lokanta işleterek geçimini sağlamış ve –suçsuz olduğunu kanıtlayamadığı için- mutsuz ölmüş. Yıllar sonra diğer 7 kişi kendilerinin şikeye karıştıklarını ama Joe’nun haberi bile olmadığını açıklamışlar.

Seçme replikler:
Terence Mann: “İnsanlar gelecek Ray. Kendilerinin bile anlayamayacağı nedenlerle lowa'ya gelecekler. Ne yaptıklarını bilmeden evine giden yola girecekler. Çocuklar kadar masum, geçmişe özlem duyarak kapına gelecekler. Onlara 'Elbette etrafa bakabilirsiniz' diyeceksin. ‘Kişi başına sadece 20 dolar.’ Hiç düşünmeden parayı verecekler. (…) Ve maçı izleyecekler, sanki kendilerini büyülü sulara bırakmışlar gibi. Anılar o kadar yoğun olacak ki onları gözlerinin önünden kovmaları gerekecek. İnsanlar gelecek Ray. Yıllardır değişmeyen tek şey beyzbol oldu. Amerika silindir gibi yuvarlandı durdu. Bir karatahta gibi silindi, yeniden kuruldu, yeniden silindi. Ama beyzbol hep döneme damgasını vurdu. Bu saha, bu oyun. Bunlar geçmişimizin bir parçası Ray. Bize bir zamanlar her şeyin iyi olduğunu ve yeniden öyle olabileceğini anımsatıyor. İnsanlar gelecek Ray. İnsanlar kesinlikle gelecek.”

Açık Gazete, 19 Ağustos 2011

Field of Dreams / Düşler Tarlası
Senaryo ve yönetim: Phil Alden Robinson (W.P. Kinsella’nın "Shoeless Joe" isimli romanından)
Yapımcılar: Charles Gordon, Lawrence Gordon
Oyuncular: Kevin Costner (Ray Kinsella), Amy Madigan (Annie Kinsella), Gaby Hoffmann (Karin Kinsella), Ray Liotta (Ayakkabısız Joe Jackson), Timothy Busfield (Mark), James Earl Jones (Terence Mann), Burt Lancaster (Dr. Archibald 'Moonlight' Graham), Frank Whaley (Archie Graham)
1989 ABD yapımı, 107 dakika
DVD firması: As Sanat / Universal Pictures

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder