Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

12 Kasım 2010 Cuma

Prestij

IMDB: 8,4 (73. sırada)
Allmovie: 3,5 yıldız
Rotten Tomatoes: % 75
Metacritic: % 66
Manalı Filmler: 8,5

Christopher Nolan’ın, “Insomnia” yazısında yaptığım tarife (“Uçlarda dolaşan hikayelerini ana akım sinemanın standartlarına uygun anlatmayı yeğleyen”) en uygun filmlerinden biri de “Prestige / Prestij”. Ayrıca film, belli başlı Nolan temalarının neredeyse tamamını içeriyor: Gerçek, gerçekliğin(in) tutsağı olan birey, gerçekliğin değiştirilmesi, başkasının gerçekliğine müdahale etmek, yanılsama, yalan, vicdan azabı vs…

Ayrıca film, kişisel eğilimleri dolayısıyla Nolan’ın mesafeli kalamayacağı, ama bu filme kadar da eğilme fırsatı bulamadığı alanlara girmesini de sağlıyor: Sihirbazlık, yani gerçeği değiştirme yanılsaması üzerine kurulu bir uğraş/sanat ve hem gerçeği en iyi aktaran, hem de yeni bir gerçeklik kurmaya en çok yaklaşabilen sanat dalı, yani sinema (Bu dönem filminde bugün bildiğimiz anlamıyla “sinema” yok elbette, ama tüm film hem sinemaya saygı duruşu, hem de sinemayla ve seyirciyle hesaplaşma üzerine kurulu. Cutter’ın açılıştaki repliklerinin finalde yinelenmesinin anlamı çok açık; o cümleler sinema seyircisine söyleniyor: “Gerçekten anlamayı/keşfetmeyi arzu etmiyorsunuz, kandırılmak istiyorsunuz”.

Gerçeklikle ilgili tipik Nolan temalarını işlerken kıskançlık, rekabet, tutku, takıntı, fedakarlık gibi insani duygu ve hallere de geniş yer veren “Prestij” senaryosunun asıl şaşırtıcı tarafı Nolan’ın kendine ve seyirciye duyduğu güven. Teknik açıdan bu kadar zor bir senaryoyu, yüksek bütçeli bir ana akım sinema filminde kullanmak gerçekten büyük cesaret gerektirir. Filmin açılışını hatırlatayım:

Cutter’ın Borden’ın kızına sihirbazlık tekniklerine ilişkin açıklaması önsöz niteliğindedir, bunlarla Angier’in öldüğü sekans paralel kurguyla aktarılır.

Borden idamla yargılanmaktadır.

Bir avukat hapishanede onu ziyaret eder, sırlarını satmasını ister, o görüşme sırasında Angier’in günlüğünü Borden’e verir.

Borden günlüğü hücresinde okurken Angier merkezli geriye dönüş sahneleri başlar (dış ses/anlatıcı da Angier’dir bu bölümde)

Angier Tesla’yı ziyarete gider, görüşemez, otelde beklerken Borden’ın günlüğünü okumaya başlar. Geriye dönüş sahneleri bu kez Borden merkezlidir, ikisinin de genç sihirbaz çırağı oldukları günler onun ağzından anlatılır.

Böylece film henüz 12. dakikasına varmadan, iki kahramanıyla birlikte Tesla, Cutter gibi önemli yan karakterlerden bazılarını da seyirciye tanıtmış, ana hikayesini özetlemiş (iki sihirbaz arasındaki kıskançlık ve rekabet), -Nolan’a her zamanki “gerçeklik kurma ve yıkma” yaklaşımı gereği çok gereken- tekinsiz, gizemli ama öte yandan çekici bir atmosfer sunmuş ve buna seyirciyi alıştırmış, ana dram öğelerinin bir kısmını işlemeye başlamış (ün, ustalık, kıskançlık, cinayet, mahkumiyet, olası bir idam, babasız kalacak bir çocuk vs) ve -bence en tuhafı- çok katmanlı yapısını izleyicisine kabul ettirmiş olur (iki kahraman, iki ayrı defter, sürekli iki dış ses kullanımı vs). Böyle bir teknik seviyeye (ki şu an sadece senaryo tekniklerinden söz ediyorum) binde bir rastlanıyor.

Üstelik bu, bir dönem filmi, yani bu 12 dakikada, sadece kostüm, mekan veya oyunculuk tarzına ilişkin değil, görüntü yönetmenliği ve rejide de uygun bir stilin belirlenmiş ve başarıyla uygulanmakta olması gerekiyor.

Üstelik bu, sihirbazlık gibi özel bir alana eğilen, yani seyirciye o alana ilişkin belli bilgiler aktarması, ama bazılarını özenle gizlemesi, bu konuda çok sağlıklı bir denge tutturması gereken bir film (Nitekim Nolan bunları başarmakla kalmamış, ayrıca filmin yapısını sihirbazlık numaralarındaki gibi üç aşamalı olarak kurmuş.)

Uzatmayayım, sadece ilk 12 dakikasını izlediğinizde bile, “Prestij”in sadece senaryo teknikleri açısından başarısı bile insanın başını döndürmeye yetiyor. Ayrıca diğer sinemasal aygıtların (oyunculuk, görüntü, kurgu vs) tamamında da çok üst düzey bir başarıya ulaşılmış ve bu seviye filmin son karesine kadar aksamadan gidiyor.

Mana açısından değerlendirdiğimizde filmin önemini artıran iki faktör daha var: İlki sonuçta tüm hikayenin “yaşama bilinci”yle alakalı oluşu, arzu eden seyircinin “ahlaki ders” çıkarmasına müsait yapısı ve ikincisi gerçekliği –gerçeküstücü denilebilecek bir yaklaşımla- değiştiren dahi bilim adamı Tesla’yı gündeme getirmesi… Filmin Tesla’yla ilgili sahneleri, onun dehası hakkında epey bilgi veriyor ve en büyük tutkusu olan “kablosuz enerji aktarımı”nı kolay unutulmayacak bir görsellikle aktarıyor.

Filmin tek olumsuz yönü de senaryosuyla ilişkili, Nolan yine zekasını denetleyememiş, öyküyü/filmi daha da ilginç kılmak adına yaptığı manevralar (falancanın ikizi varmış modeli trükler) bir yerden sonra “fazla” oluyor, gerçeklikle fantezi arasındaki sağlıklı denge finale doğru adam akıllı bozuluyor.

Meraklısına:
Filme temel oluşturan roman ülkemizde de yayımlandı

Yapım firması New Market romanını uyarlamak istediğinde Christopher Priest’a “The Following / Takip”in kopyasını yollamış (zaten o sırada daha henüz “Memento / Akıl Defteri” çekilmiş değilmiş), Priest Nolan’ın yaklaşımını kendi romanlarındaki tavra çok benzetmiş, filmi sevmiş ve başka teklifler almış olmasına rağmen New Market’le anlaşmış.

Ödülleri:
Sanat Yönetmeni ve Görüntü Yönetmeni dallarında Oskar’a; Amerikan Bilimkurgu, Fantezi, Korku Filmleri Akademisi’nce En İyi Bilimkurgu Film ve En İyi Kostüm dallarında Saturn Ödülü’ne aday gösterildi.
Ayrıca 3 ödül ve 11 adaylık.

Seçme replikler:
Angier (Borden’a): “Hiçbir şey mi?.. Bu işi neden yaptığımızı hiç anlayamamışsın. Seyirci gerçeği bilir. Dünya basittir. Sefildir. Tümüyle maddidir. Ama onları kandırabilirsek, bir saniye için bile olsa… o zaman hayret etmelerini sağlarsın. Sonra… çok özel bir şey görürsün. Gerçekten bilmiyorsun demek… Yüzlerindeki ifade… her şeye değerdi.”

Cutter (açılış replikleri): “Dikkatle seyrediyor musun? Her sihirbazlık numarası üç bölümden, üç sahneden oluşur. İlki ‘vaat’ bölümüdür. Sihirbaz sana sıradan bir şey gösterir, bir deste kağıt, bir kuş veya bir insan. Bu desteyi sana gösterir, hatta belki incelemeni ister… gerçek, normal, üzerinde oynanmamış bir şey olduğunu görmen için. Fakat gerçek, farklı olabilir… İkinci perdeye ‘dönemeç’ denir. Sihirbaz o sıradan nesneyi alır... ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. İşte o an, hilenin sırrını arar ama bulamazsınız. Çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. Sırrı bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz. Henüz alkışlamazsınız... çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir. Onu geri getirmeniz gerekir. İşte bu yüzden her sihirbazlık numarasında üçüncü bir perde bulunur. En zoru… Ona ‘Prestij’ deriz…" (Filmin en sonunda bu monolog kısaltılmış olarak kullanılıyor ve “Kandırılmak istersiniz” kelimeleriyle bitiyor.)

İleri okuma için:
“Following / Takip” senaryo analizi
Rüyalar Gerçek Olsa

Benzer filmler:
“The Illusionist / Sihirbaz” (2006, Neil Burger)
“Death Defying Acts / Öldüren Cazibe” (2007, Gillian Armstrong)


The Prestige / Prestij
Yönetmen: Christopher Nolan
Senaryo: Christopher Nolan, Jonathan Nolan (Christopher Priest’ın aynı adlı romanından)
Yapımcılar: Aaron Ryder, Emma Thomas, Christopher Nolan
Oyuncular: Hugh Jackman (Robert Angier), Christian Bale (Alfred Borden), Michael Caine (Cutter), Piper Perabo (Julia), David Bowie (Tesla), Andy Serkis (Alley)
2006 ABD, İngiltere ortak yapımı, 130 dakika
Gösterim Tarihi: 22 Aralık 2006
DVD firması: Tiglon / Warner Home Video

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder