Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

6 Ocak 2011 Perşembe

Gazap Üzümleri

IMDB: 8,3 (159. sırada)
Allmovie: 5 yıldız
Rotten Tomatoes: % 100
Manalı Filmler: 8,5

Bilinçli bir sinemasever daha ne ister?

Kamera arkasında sinema tarihinin en ünlü ve başarılı yönetmenlerinden biri.

Büyük çoğunluğu gerçek mekanlarda yapılmış, titiz çekimler; muhteşem siyah beyaz görüntüler.

Olağanüstü bir oyuncu kadrosu.

Ve Nobel ödüllü usta bir yazarın, edebiyat tarihinin en başarılı romanlarından biri olan eseri…

“Gazap Üzümleri”nde John Ford kriz yüzünden çiftliklerini kaybeden bir ailenin geçici iş aramaya endekslenen uzun yolculuğunu, bu süreçte yaşadıkları acı tatlı olayları anlatıyor.

Bir başka deyişle bu roman (ve de film), “Zeitgeist: The Movie” filminde kimler tarafından, nasıl ve ne amaçla çıkartıldığı anlatılan 1929 ekonomik krizinin toplumsal hayatta yarattığı depremi en iyi anlatan metinlerden biri… “Büyük Buhran” denen yıkımı kendileri için kullanan çıkar birliklerini, örneğin polisin meyve üreticileriyle nasıl bir kirli ilişki içinde olduğunu sergileyen bir ibret vesikası…

Steinbeck o kadar usta bir yazar ki, tümüyle maddiyata odaklanmış insanların sıkıntılarını akıllıca resmetmekle kalmıyor, bunu yapabilecek mecali bulamayan insanları anlatırken, bir punduna getirip ruhani değerlerle ilgili arayışı da işlemeyi de başarıyor. Örneğin inancını yitirmiş bir din adamının yönetmek zorunda kaldığı cenaze töreninde yaptığı konuşma, herhalde tüm edebiyat tarihinin en iyi yazılmış diyalogları arasında (maalesef filmde hayli kısaltılarak kullanılmış).

Bu filmin bir başyapıt olduğu çok belli. Adeta kusursuz bir eser. Tek bir sorunu var: Film ekonomisi yüzünden romandaki malzemenin genişliğine ulaşılamamış, Steinbeck’in o unutulmaz finali yapılamayınca film eksik kalmış, daha da kötüsü bu eksiklik çok belli oluyor... Sadece final de değil, bazı yan hikayeler romandakinden daha hızlı, kestirme yollarla ilerletilmiş, bazı sahneler daha kısa, bebeğin ölümü gibi bölümler zaten yok.

Bu haliyle bile çok etkili, film boyunca “yazık bu insanlara” çığlığı yükseliyor içinizden…

Sözün kısası sevgili okur, filmi izlemen ne kadar şartsa, romanı okuman daha bile elzem…

Meraklısına:
ABD toplumsal hayatından renkli kişi ve olayları hikaye eden şarkılarıyla ünlü olan Bruce Springsteen 1995’te adını romanın ana kahramanından alan “The Ghost Of Tom Joad” (Tom Joad’un Hayaleti) isimli bir albüm yaptı. Esere adını veren şarkıda sanatçı, Yeni Dünya Düzeni ile ilişkilendirdiği yoksulluğu eleştiriyor. Bir kamp ateşinin başında oturmuş Tom Joad’un hayaletini beklerken, vedalaştıkları sahnede annesine söylediklerini anımsıyor, yineliyor (Bkz: Seçme Replikler).

Seçme replikler:
Casy: Buradaki yaşlı adam, bir hayat yaşadı ve sonra öldü. İyi bir insan mıydı, kötü müydü bilmiyorum. Bunun bir önemi yok. Birinden bir şiir duymuştum. Şöyle diyordu, ''Yaşayan her şey kutsaldır.'' Ölmüş, yaşlı bir adam için dua etmek istemem, çünkü onun bir derdi yok. Dua edeceksem, yaşayan ve nereye gideceğini bilemeyenler için ederim. Büyükbabanın böyle bir sorunu yok. O artık işini bitirdi, öyleyse üzerini örtün ve onu uğurlayalım.

Bir adam: Size anlatmaya çalıştıklarımı anlamam bir senemi aldı. Anlamam için iki çocuğumun ve karımın ölmesi gerekti. Kimse anlatamazdı bunları bana. Size, çocuklarımın çadırın içinde, göbekleri şişmiş, bir deri bir kemik kalmış hallerini anlatamam. Yavru köpekler gibi sızlayıp, inliyorlardı. Ben etrafta koşturup iş arıyordum. Para için değil, maaş için değil. Bir fincan un ve bir kaşık yağ için... Sonra doktor geldi. ''Çocuklar kalp yetmezliğinden öldüler'' diye yazdı kağıda. Kalp yetmezliği mi? Küçük göbekleri bir domuzun mesanesi gibi şişmişti.

Tom: Belki her şey Casy'nin dediği gibidir. İnsanların kendi ruhu yoktur, sadece hepimiz olan büyük bir ruhun bir parçası vardır herkesin içinde. Eğer öyleyse…
Annesi: Öyleyse ne Tom?
Tom: Öyleyse fark etmez. Karanlıkta her yerde olacağım. Baktığın her köşede. Aç insanlar doysun diye kavga verildiğinde orada olacağım. Ne zaman polis birini dövse, orada olacağım. Sinirlenip bağıran adamlar olunca karşına çıkacağım. Aç çocuklar yemeğin hazır olduğunu duyup güldüklerinde, orada olacağım. Ve insanlar kendi yetiştirdiklerini yiyip, kendi inşa ettikleri evlerde yaşayınca, orada olacağım.

Anne: Bir kadın, bir erkekten daha kolay değişebilir. Erkekler, hayatı bölümler halinde görür. Bebek doğarsa veya birisi ölürse bu bir bölümdür. Bir çiftlik sahibi olup, kaybederse, bu bir bölümdür. Ama bir kadın için, her şey bir akıntı gibi devamlıdır. Küçük engeller vardır, ama nehir akmaya devam eder. Bir kadın hayatı böyle görür.
Baba: Olabilir ama zor günler geçirdiğimiz kesin.
Anne: Biliyorum. Bizi güçlü yapan da bu. Zenginler gelirler ve ölürler, sonra çocukları da iyi olmaz, onlar da ölür. Ama biz gelmeye devam ederiz. Bizler yaşayan insanlarız. Bizi ezemezler. Silemezler. Biz sonsuza dek varolacağız. Çünkü biz halkız...

The Grapes Of Wrath / Gazap Üzümleri
Yönetmen: John Ford
Senaryo: Nunnally Johnson (John Steinbeck’in aynı adlı romanından)
Yapımcı: Darryl F. Zanuck
Oyuncular: Henry Fonda (Tom Joad), Jane Darwell (Anne), John Carradine (Casy), Charley Grapewin (Büyükbaba), Dorris Bowdon (Rose), Russell Simpson (Baba)
1940 ABD yapımı, 128 dakika, siyah beyaz
DVD firması: Tiglon / 20th Century Fox

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder