Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

31 Ekim 2011 Pazartesi

Yeni Bir Başlangıç

Velhasıl Crowe Olimpus’tan ateşi çalıyor ama dönüp onunla Tanrılarının purolarını yakıyor…

IMDB: 7.3
Meta Critic: %77
Manalı Filmler: 8,0

Cameron Crowe ilk iki filmiyle Holivud’un ne içinde ne de dışında duran Amerikalı yönetmenlerden biri olarak tanınmıştı. 1989 yılındaki “Say Anything / Bana Sevdiğini Söyle” ve 1992’deki “Singles / Bekarlar” üretim biçimleri ve sinematografik yapılarıyla Holivud tarzı, içerikleriyle bağımsız/özgürlükçü sinemanın ürünleriydiler ama doğrusu -genel bir beğeni toplamış olsalar da- iki tarafa da yaranamamışlardı. Üçüncü filmi “Jerry Maguire” ile Crowe iki ayrı sinema tarzı arasında, tam sınırda durmaktan kaynaklanan “beynamaz” duruma bir son verip Holivud sularını kulaçlamaya koyuluyor.

Ancak “Jerry Maguire” tipik bir Holivud filmi değil. Ana temaları, özellikle başarı izleğini cüretkâr bir üslupla işlemesi, öyküsü ve öyküleme tarzıyla popüler sinemadan farklı bir tavırla yaratılmış bir film var karşımızda. Başarı temasını Holivud’un cesaret edemediği biçimde tartışmak, ama sonuçta geniş seyirci kitlelerinin beğenilerini okşamayı da ihmal etmeyecek bir film yapabilmek doğrusu kolay iş değil. Crowe 16 yaşında başladığı yazarlık kariyerinde edindiği deneyimi, müzik ve sinema alanlarındaki birikimini kullanarak, hayli ince eleyip sık dokuyarak hazırlamış filmini ve sonuçta bu zor işi başarmış.

Yönetmenin, öncelikle senarist olarak iki filminde de gördüğümüz ustalığı daha gelişmiş biçimiyle karşımızda bu kez; Crowe insanlar arasındaki ilişkileri, nüanslarıyla anlatmakta hayli yetenekli ve yaratıcı bir sanatçı, filmde Jerry ile karısı Dorothy arasındaki ilişki, uçaktaki, havaalanındaki ve özellikle ilk çıktıkları geceye ait sahneler bu ustalığın tipik göstergeleri. Crowe, Jerry ile tek müşterisi zenci futbolcu Rod arasındaki ilişkiyi işlerken de, özellikle ilk telefon konuşması ve futbolcuların soyunma odasının banyosunda geçen sahnelerde çok parlak performanslar sergiliyor. Zaten filmi benzerlerinden farklı kılan da öncelikle Crowe’un insanların küçük dünyalarına eğilme ve karakterlerinin derinliklerine girebilmedeki başarısı. Ana karakteri Jerry’den başlayarak, Dorothy’nin ablası Laurel, Rod’un karısı Marcee ve Jerry’nin zalim rakibi Bob’a varana dek çok sağlam çizilmiş karakterlerine hem mesafeli hem çok yakın durmayı başarıyor, onlara yer yer sevgiyle dokunurken, yeri geldiğinde alaya almayı da ihmal etmiyor. Özellikle ilk yarıda Jerry’nin beceriksizliğini, onu yere düşürmeye varacak kadar abartması -bir Holivud filmi için- saygın bir çaba.

Filmin açılışı Crowe’un üstün özelliklerinin bilincinde olduğunu gösteriyor. Dış sesten yararlanarak Jerry Maguire’ın dünyasını küçük fırça darbeleriyle çizen yönetmen, bir gazetede yayımlanmış, Jerry’nin, müşterisi olan sporcunun yanında bir miktar göründüğü fotoğrafı kullanımında olduğu gibi çok keyifli anlar yaratmayı iyi beceriyor. Jerry’nin yazdığı raporu şirkette dağıtmasına kadar süren bu ilk bölüm Holivud için çok yenilikçi sayılabilecek bir yapıda. Ancak filmin bu tavrı çok uzun sürmüyor çünkü Crowe bu kez sinemanın Kabe’sinin arzularını yerine getirmeye kesin kararlı.

Başarı temasını tartışmayı finale kadar sürdürüyor, ana karakterini “tutunamayan” konumuna bir yaklaştırıp bir uzaklaştırıyor, bu arada hoş bir sistem panoraması çizmeyi de ihmal etmiyor, küçük öykülerini, karakterleri arasındaki ilişkileri bir nehrin kolları gibi akıtıp getiriyor, ama sonunda anlattığı her şeyi sıradan bir Holivud romantik komedisinin sığ suları içinde bırakıyor.

Elindeki hikaye bıçak sırtı ürünlerden; rahatlıkla Jerry’nin tesadüfi başarısı olarak okunabilecek final, Dorothy ile ilişkilerinin düzeltilmesi ve ufaklığın olağanüstü atışı üzerine yapılan sohbetle başarıya övgü niteliğine bürünüveriyor. Tabii ki bunun asıl nedeni, maç sırasında Rod şiddetli bir çarpışmayla düştüğünde Crowe’un onu yerde bırakıp iki ailenin birden çökmesine razı ol(a)maması… Dolayısıyla başarıyla ilgili tartışmasını akıllıca sürdürüyor ama çıkardığı sonuçlar Holivud’un ayakta alkışlayacağı türden…

Velhasıl Crowe Olimpus’tan ateşi çalıyor ama dönüp onunla Tanrılarının purolarını yakıyor…

Geçim dünyası mı demeli?.. Sahi film Rod’un yerden kalkamadığı bir finalle bitse bu gişe başarısına ve Altın Küre ödülü ile En İyi Film dahil 5 Oskar adaylığına ulaşabilir miydi?..

Sonuçta film Holivud tarzı gariplikler listesinin anlamsız kalemlerinden biri olarak tarihe geçiyor: On altı yaşından beri parlak bir kariyer sürdüren bir yazar-yönetmen, 20 yaşından beri en beğenilen starlar arasında kalmayı başarmış, “Mission Impossible / Görevimiz Tehlike” filminin yapımcılığını üstlenmesi ve bu eserle elde ettiği gişe başarısıyla ticari zekasını da kanıtlamış bir yıldızla el ele vermiş, mesleğinde daha fazla yükselmek ve daha çok kazanmak için insanlara “yüreklerinin sesini dinlemelerini” öğütlüyor. Crowe’un yaptığını yapmak zaten hoş değil, dediğini yapmak ve filmden keyif alabilmek içinse Tom Cruise’un yalnızca “Görevimiz Tehlike”den 60 milyon dolar kazandığını unutmak gerekiyor.

Sinema, Sayı. 30, Mayıs 1997

Ödülleri:
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oskar; Film, Özgün Senaryo, Erkek Oyuncu ve Kurgu dallarında Oskar adaylığı.
Ayrıca 22 ödül ve 14 adaylık.

Jerry Maguire / Yeni Bir Başlangıç
Senaryo ve yönetim: Cameron Crowe
Yapımcılar: James L. Brooks, Laurence Mark, Richard Sakai, Cameron Crowe
Oyuncular: Tom Cruise (Jerry Maguire), Cuba Gooding Jr (Rod), Renee Zellweger (Dorothy), Bonnie Hunt (Laurel), Kelly Preston (Avery), Jerry O’Connell (Frank)
1996 ABD yapımı, 138 dakika
Gösterim tarihi: 4 Nisan 1997
DVD firması: Tiglon / Sony Pictures Home Entertainment

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder