Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

25 Kasım 2011 Cuma

Çoğunluk

IMDB: 7.3
Rotten Tomatoes: %65
Beyazperde: 4/5 yıldız
Manalı Filmler: 8.5

İlk filmiyle Seren Yüce, dev bir ünlem koydu ülkemiz semalarına.

“Dikkat” diyor bu film, “gençlerimiz içler acısı durumda. Delikanlılar değil, pimi çekilmiş el bombaları yetiştiriyoruz.”

O gençlerden birine odaklanıyor film, hayatını yakın merceğe alıyor, sakin sakin, adeta an be an izletiyor. Delikanlının dışa vuramadığı arzularını, açıklayamadığı düşüncelerini anlatmaktan çok sezdiriyor. Yavaş yavaş bir cehennem çukuruna doğru yuvarlanışını gösteriyor ve tam büyük olayların başlayacağı an anlatıyı bitiriyor.

Dramatik gelişmelerden özellikle kaçınan bir senaryo yazmış Yüce. Rejisi de hayli mesafeli. Bu soğukkanlı, uzak duruş filme ciddi katkıda bulunuyor. Zaten yönetmenin asıl muradı bize “çarpıcı” bir öykü anlatmak değil, bir kişiliği tahlil etmek, adeta otopsi yapmak…

Evet, otopsi, çünkü Mertkan “canlı” değil. Psikolojinin klasik “normal” tarifinden söz ediyorum: Canlı, neşeli, üretken… Mertkan bunların tersi. Üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi davranan, ezik mi ezik, kişiliği hiç gelişmemiş, zavallı birisi. Babasının gölgesinde kalmış, demek yetmez; Kemal sanki koca bir dağ, daha küçücükken oğlunun üzerine devrilmiş.

Mertkan’a göre babası bir dev çünkü duyguları ne derse desin sonuçta ona hak veriyor. Babası onun akıl hocası, hayat rehberi. Kemal ise öyle bir baba ki, evlere şenlik. Gayet dar kafalı, fena halde ırkçı, bağırıp çağırmaktan, şiddetten başka iletişim yolu bilmeyen/bulamayan birisi. Oğlunu da “vatana, millete bağlı, ailesine saygılı” biri olarak yetiştirmeye çalışıyor.

Ana karakterini küçükken tanıtıyor bize film. Daha bacak kadarken evin hizmetlisini aşağılamayı öğrenmiş. Yetiştikçe mesela annesinin –aynen babasının yaptığı gibi- lafı ağzına tıkmakta ustalaşıyor; bunu marifet sanıyor. Delikanlının dünyasında bu tür bir ölçümleme var, her şeye ve herkese uygulanıyor: Babasından bellediğine göre patron işçiden, zengin fakirden, erkek kadından, Türk Kürtten üstün. Arkadaşları da aynı şekilde yaklaşıyorlar hayata; Mertkan kendisinde bir tuhaflık olduğunu anlayamıyor.

Mertkan çok tehlikeli bir birey çünkü çok korkuyor. Babasından, arkadaşlarının kınamasından, yabancılardan, taksi şoförlerinden ürküyor. Çünkü özgüven aşılanmamış çocuğa, babası ezip posasını çıkarmış, annesi oğlunu kollayamamış, eğitim sistemi desen zaten sizlere ömür… Bu kadar korkan birisi zaten zararsız olamaz, bir de bunca beyni de yıkanınca, Mertkan gibiler ufak bir sürtüşmede kan döküyor, daha fecisi, Hırant Dink ve benzerlerine doğrultulan silah oluyorlar.

Bu filmin önemi burada: Mertkan’ın özel bir durumu olmadığını gösteriyor. Kemal ve oğlu sıradan insanlar, sokaklarda milyonlarcası dolaşıyor; karılarına şiddet uygulayan, hatta onları bıçaklayan, çocuklarını zapturapt altına alan, silaha tapan, en çok bağıran parti liderine oy veren cahil kitle, “büyük çoğunluk”, yani başımızın belası…

Çok başarılı bir film “Çoğunluk”, her şeyiyle ama ille oyuncularıyla… Hele Tanrıöğen ve Küçükçağlayan zor rollerinin altından o kadar ustalıkla kalkıyorlar ki, filmin gerçeklik seviyesini yükseltiyor, esere adeta bir belgesel havası veriyorlar.

Seren Yüce en çok bu açıdan takdir edilmeli: Filmi çok önemli bir belge, özellikle siyasetçilerin ve sosyologların enine boyuna incelemeleri gereken bir tanıklık, bir ibret vesikası…

Ödülleri:
67. Venedik Film Festivali: Geleceğin Aslanı Ödülü
Antalya Altın Portakal Film Festivali: En İyi Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu (Küçükçağlayan)

Açık Gazete, 18 Kasım 2011

Çoğunluk
Senaryo ve yönetim: Seren Yüce
Yapımcılar: Önder Çakar, Seren Yüce, Sevil Demirci
Oyuncular: Bartu Küçükçağlayan (Mertkan), Settar Tanrıöğen (Kemal), Nihal G. Koldaş (Nazan), Esme Madra (Gül), Erkan Can (taksici)
2010 Türkiye yapımı, 111 dakika
DVD firması: Kanal D

2 yorum:

  1. Sevgisizlik korkulara gebe...
    Bastırılmış duygular, karakter oluşuma engel gelenekler boyun eğme, kişiliksiz. sürü psikolojisi..
    Ömrü boyunca çocuktan babaya babadan oğula geçen tipik bağlar görünenen ve görünmeyen boyutlar toplum içinde bireyin diğerlerine çizdiği tablo.
    Azınlık savaşı vermeyi göze alamayan yüreksiz silik tip karakter.
    Yaşanan aile boyu eski toprak benzeş isme uygun hikaye ile orta şekerli.

    YanıtlaSil
  2. Yazıyla ve filmle ilgilenmenize sevindim; sevgiler...

    YanıtlaSil