Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

23 Ekim 2012 Salı

Savaş Tanrısı

Sonuç olarak "Savaş Tanrısı" başarılı ve önemli bir film. Özellikle de tanık olduğu şiddete "Bu bizim savaşımız değil" diyerek gözlerini yumanlar için. Çünkü, bugün değilse bile yarın, o savaş sizin savaşınız olacaktır

IMDB: 7.6
Rotten Tomatoes: % 61
Manalı Filmler: 9.0

Son derece vurucu bir planla açılıyor film: Kamera yere dizilmiş yüzlerce -kullanılmış- fişeğin üzerinden kayarak Yuri Orlov'a yaklaşıyor, Yuri kameraya konuşarak seyirciye dünyadaki silahlanma oranlarıyla ilgili bilgi veriyor, "Her 12 kişiden birine bir silah düşüyor" diyor ve soruyor: "Geriye kalan 11 kişiyi nasıl silahlandırabiliriz?"

Düşünebiliyor musunuz, bazı insanlar gerçekten bu soruyu yanıtlamaya çalışıyorlar...

Yazıp yönettiği "Gattaca" ve "Simone" ile senaryosuna imzasını attığı "Truman Show"dan Andrew Niccol'ün gerçeğin ne olduğunu, insanın gerçekle ilişkisini ve bireyin gerçeğe uyum sağlamak adına yapabileceklerini araştırmayı sevdiğini biliyoruz. Fakat o filmlerin üçü de bir anlamda "fantastik" ürünlerdi; Niccol, kendi yarattığı bir fantezi dünyasına bir bireyi hapsediyor ve kendi gerçekliğini yaratmak ("Simone"), kendi gerçekliğini dış gerçekliğe uydurmak ("Gattaca") ya da dış gerçekliği yıkmak ("Truman Show") çabalarını belli ölçüde derinleşerek izliyor/izlettiriyordu. Bu kez kahramanı kendi seçimlerinin sonucunu yaşıyor ve tamamen gerçek bir dünya tarafından çevrelenmiş.

Dolayısıyla ilk plan çok anlamlı: Diğerlerinden farklı olarak bu kez son derece gerçek bir hikaye anlatacağını ve bu filmi seyirciye bir şeyler anlatmak amacıyla bu biçimde kotardığını vurguluyor yönetmen. Özdeşleşmeyi daha filmin ilk saniyelerinde kırması bu yüzden; "Savaş Tanrısı"nın "alt tarafı bir film" olarak algılanmasını engellemeye çalışıyor.

Bunu başarıyor da; filmin seyircide yaptığı en büyük etki, korkunç bir gerçeklik duygusu yaratması. Başta Yuri olmak üzere tüm karakterler, ilişkiler, olaylar tamamen gerçekmiş, hiç kurmaca yokmuş gibi geliyor insana.

Bu duyguya ulaşmak için Niccol çok uğraşmış: Senaryonun uzun araştırmaların sonucu yazıldığı zaten anlaşılıyor. Ana karakter Yuri Orlov 5 ayrı silah satıcısının kişisel özellikleri kullanılarak oluşturulmuş. Bir başka örnek: Filmin bir sahnesinde görülen tanklar gerçek ve gerçek bir silah satıcısına aitler.

Gerçeklik duygusu tüm filme siniyor, en önemli bölümlerden biri ise jenerik: Bir merminin fabrikada üretilmesinin çeşitli aşamalarını görüntüleyen planları, merminin taşınması izliyor. En sonunda mermi (amaçlandığı üzere) bir gencin alnında patlıyor.

Silahlanma, silah satışları ve bunların yol açtığı şiddet olaylarını irdelemek için ideal bir yol bulmuş yönetmen: Filmin baş kahramanının kendi arzusuyla silah satışına başlayan ve bu işi iyi beceren bir adam olması, silah ticaretiyle ilgili pek çok bilginin birinci elden edinilmesini sağlıyor. Bu bilgiler ise son derece rahatsız edici. Hepsini sıralamaya yerim yetmez, birkaç örnek vereyim: Bir sahnede Yuri, kendisi gibi silah kaçakçılarını yakalamakla görevli Interpol ajanı Jack Valentine'a dünyadaki en büyük silah satıcısının bizzat ABD Başkanı olduğunu söylüyor: "Silahlarda onun parmak izlerini görmek gerçekten utanç verici," diyor. Bir başka sahnede ise SSCB'nin dağılmasının ardından sadece Ukrayna'daki Kızıl Ordu mallarından 32 milyar dolarlık silah ve cephanenin çalınıp yasadışı yollarla satıldığını öğreniyoruz. Soğuk Savaş döneminde yapılmış tüm o silahlar, örneğin Kalaşnikof'lar Yuri ve benzerleri yüzünden tüm dünyaya dağılmış durumda: PKK'nın elinde de onlardan var, bir türlü durulmayan çatışmaların hala yaşandığı Afrika'da da. Zaten bir başka sahne Soğuk Savaş sonrası dönemin en büyük silah pazarının Afrika olduğunu söylüyor. Çünkü "Orada olup bitenler Batı devletlerinin umurunda bile değil." Filmin bitiminde ise ekranda bir yazı beliriyor ve en büyük silah satıcısı ülkelerin (ABD, Çin vs) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri olduğunu söylüyor.

Bu anlamda "Savaş Tanrısı" çok gerçek ve çok rahatsız edici bir film... Neredeyse her 10 kişiden birine bir ateşli silah düşen ülkemiz için özellikle önemli, çünkü bu oran (nüfusun neredeyse yarısının 20 yaşın altında olduğu da düşünülürse) inanılmaz yüksek ve öyle görülüyor ki bu rakamlar kimi sivil toplum kuruluşları dışında kimsenin umurunda bile değil.

Holivud'un imkanları
Silahlanma ve şiddet aslında tüm dünyanın sorunu ve dolayısıyla tüm dünya sinemacılarının ilgilenebileceği bir konu durumunda, fakat doğrusu şiddeti övmeyen, tehlikelerini ve sonuçlarını gerçekçi bir bakış açısıyla işleyen pek az film yapılıyor. Yapılanlarsa meselenin çok küçük bir boyutunu perdelere taşıyor. Bu anlamda "Savaş Tanrısı" büyük bir film: Güney Afrika'dan Ukrayna'ya değişik ülkelere götürüyor seyircisini, zengin prodüksiyonun da yardımıyla konuyu hemen tüm boyutlarıyla geniş biçimde işliyor. Andrew Niccol belki de en çok bu başarısı yüzünden kutlanmalı: Böyle bir filmi ancak Holivud yapabilirdi ve böyle bir filmi en çok Holivud'da yapmak zor. Niccol oradaki pozisyonunu ve imkanlarını olumlu bir çaba için seferber etmiş.

Ve iyi bir film yapmak için... "Savaş Tanrısı" senaryosundan rejisine tüm öğeleriyle hayli başarılı bir film. Tüm oyuncular akıllıca dokunuşlarla çizilmiş karakterleri gayet iyi canlandırıyorlar. Yuri'nin kardeşi Vitaly rolünde Jared Leto, bir başka silah satıcısını canlandıran Ian Holm ve Başkan Baptiste ile oğlunu oynayan Sammi Rotibi ile Eamonn Walker özellikle göz dolduruyorlar. Zaten Baptiste ikilisi evlere şenlik karakterler; çok komik, çok eğlenceli, çok zalim ve çok tehlikeliler, bir şekilde ele geçirilmiş bir iktidarın sarhoşluğu içinde yapamayacakları rezillik ya da kötülük kalmamış gibi görünüyor. Yuri'nin rakibi Simeon Weisz'ın ölümü Başkan Baptiste'in elinden tatması, ayrıca anlamlı: Onun sonu, Yuri'nin geleceği olacak: Şiddetin yaratılmasına bu kadar hizmet eden bir kişinin şiddetle yüzleşmesi kaçınılmazdır çünkü.

Nicolas Cage ise son yıllardaki en iyi kompozisyonlarından birinde, gerçekliği akıllıca oluşturulmuş Yuri karakterini ete kana büründürüyor. Bu rol için olabilecek belki de en uygun aday o, çünkü Cage hem "Birdy", "Leaving Las Vegas / Elveda Las Vegas" gibi sanat düzeyi yüksek filmlerde "kurban"ı olağanüstü bir zerafetle canlandırabiliyor, hem de "The Rock / Kaya", "Con Air" gibi hareketli filmlerde canlandırdığı limitlerini aşmak zorunda kalan aksiyon kahramanı oyunculuğunun deneyimine sahip. Mutluluk arayışı, hayatta belli öğelere değer verirken başkalarını elden kaçırmak gibi temalara ise "Family Man / Aile Babası" gibi yapıtlardan alışkın. Tüm bu deneyimi ve olağanüstü yeteneğiyle Cage, kendi yarattığı gerçekliğin kurbanı olan Yuri'yi tüm korkunçluğu ve zavallılığıyla canlandırmayı başarıyor.

Sonuç olarak "Savaş Tanrısı" başarılı ve önemli bir film.

Özellikle de tanık olduğu şiddete "Bu bizim savaşımız değil" diyerek gözlerini yumanlar için.

Çünkü bugün değilse bile yarın, o savaş sizin savaşınız olacaktır.

Film+, sayı: 8, Kasım 2005

Lord Of War / Savaş Tanrısı
Senaryo ve yönetim: Andrew Niccol
Yapımcılar: Andrew Niccol, Chris Roberts, Norman Golightly, Andreas Grosch, Teri-Lin Robertson, Philippe Rousselet
Oyuncular: Nicolas Cage (Yuri Orlov), Bridget Moynahan (Ava Fontaine), Jared Leto (Vitaly Orlov), Shake Tukhmanyan (Irina Orlov), Jean-Pierre Nshanian (Anatoly Orlov), Ian Holm (Simeon Weisz), Ethan Hawke (Jack Valentine), Eamonn Walker (Andre Baptiste Sr.), Sammi Rotibi (Andre Baptiste Jr.)
2005 Fransa, ABD ortak yapımı, 122 dakika
Gösterim tarihi: 14 Ekim 2005
DVD firması: Tiglon / PRA Films

2 yorum:

  1. güzel site ben biraz içerik ödünç alıyorum teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. Sağ olun da, ödünç almak derken?..

    YanıtlaSil