Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

27 Ekim 2010 Çarşamba

Kaçaklar

Çok usta bir yönetmenden cesur bir ABD portresi, toplumsal eleştiri filmlerinin en parlak örneklerinden biri

IMDB: 7,0
Manalı Filmler: 9,0

Arthur Penn’in anısına
(27 Eylül 1922 – 28 Eylül 2010)


Pimi çekilmiş bir el bombası gibi…

İlk planda iki kaçak mahkum görünür, filmin yaklaşık 10. dakikasında onlardan biri olan Bubber’ın doğduğu kasabaya geleceği öğrenilir. Dostu düşmanı, annesi, karısı, herkes genç adamı beklemeye başlar.

Kimi öldürmek için, kimi kurtarmak umuduyla…

Büyük usta Arthur Penn’in filmi, Bubber’dan ziyade kasabadaki gergin bekleyişe, maceradan ziyade insan psikolojisine ve ilişkilere ağırlık veriyor. Kimin ne olduğu öğrenildikçe, ilişkiler işlendikçe, hele finale doğru maskeler düştükçe, daha ilk sahnede varlığı hissedilen el bombasının ne zaman ve kime patlayacağını merak ederek izliyorsunuz filmi. Şerif ve yardımcıları kasaba halkından, özellikle Calder’ın insanlarla çeşitli türde ilişkileri var (seçilmesini de kasabanın zengini Val’a borçlu ve bu yüzden Val’ın adamı olmakla suçlanıyor), yani işi zor. Olaylar bir Güney eyaletinde geçiyor, neredeyse herkesin belinde silah var ve çekmeye çok meyilliler: Karısının kendisini aldattığını öğrenen memur da silaha sarılabilir, Val, Bubber’ın “temizlenmesini” de emredebilir, Bubber karısının Val’ın oğlu Jake’le birlikte olduğunu öğrenince tetiği çekebilir… Üstelik, herhangi bir meseleyi “Bubber krizinin” yarattığı sise gömmek de mümkün ve bunu yapabilecek kişiler de var…

Ustaca yazılmış bir metni, Penn o kadar iyi çekmiş, zaten muhteşem olan oyuncu kadrosundan öyle bir verim almış ki, o el bombası patladığında, seyirci de yaralanıyor.

Çünkü o ana kadar anlayamadıysa bile, final yaklaşırken, filmin “bir ABD portresi” çizdiğini, özellikle “gençlerini öldürdüğünü” ima ettiğini, asıl temasının “linç kültürü” olduğunu ve anlatılanların ABD’ye özgü olmadığını kavramış oluyor.

Meraklısına:
Ünlü “Bonnie and Clyde”ın yönetmeni Arthur Penn, “The Miracle Worker” (1962) ve “Alice's Restaurant” (1969) gibi filmlerle de başarı kazanmış bir isim (üçüyle de Oskar’a aday gösterildi). Geniş filmografisinin diğer pırlantaları arasında unutulmaz “Little Big Man / Küçük Dev Adam” (1970) da bulunuyor.

“Kaçaklar” afişe çıktığında ticari başarısızlığa uğramakla kalmamış, eleştirmenler de beğenmemişler. Bunun en önemli nedeni filmin ABD hakkında söylediklerinin kolay hazmedilebilir şeyler olmaması. Hatta ünlü eleştirmen Pauline Kael “senaryonun kana susamış Teksaslıları şeytani niyetleri olan uzaylı yaratıklar gibi işlediğini” yazmış. Daha ilginç (ve bence yine haksız) bir başka yorum ise eserin “Kennedy’nin öldürülmesi yüzünden Teksaslıları cezalandırdığı” yönünde… Zamanla film olumlu eleştiriler almaya başlamış, giderek klasik kabul edilmiş.

Filmin starı Brando ve yine muhteşem. Kendisi bu filmde “ortada dolanmaktan başka bir şey yapmadığını” söylese de, oyunculuğundan büyülenmemek imkansız. Genelde olduğu gibi yine herkesi gölgesinde bırakıyor. Ama yardımcı oyuncu kadrosu o kadar güçlü ki, Brando’ya rağmen kendilerini göstermeyi başarıp bu filmle ünlendiler: “Kaçaklar”, özellikle Redford, Fonda, Duvall ve Dickinson’ın kariyerlerine ciddi ivme kazandırdı.

Bu kez senaryoyu kendisi yazmamış olsa da Horton Foote, tiyatro ve sinemada büyük başarı kazanmış bir yazar. Harper Lee’nin romanından uyarladığı “To Kill A Muckinbird / Bülbülü Öldürmek” (1962) ve özgün senaryosu “Tender Mercies” (1983) ile iki Oskar, “The Young Man From Atlanta” isimli oyunuyla Pulitzer ödülü kazandı, ayrıca özellikle tiyatro çalışmalarıyla çeşitli Yaşam Boyu Başarı ödüllerine değer görüldü.

İleri okuma için:
Mehmet Açar’ın yazısı
"En Muhteşem Kahraman"

The Chase / Kaçaklar
Yönetmen: Arthur Penn
Senaryo: Lillian Hellman (Horton Foote'nin aynı adlı oyunundan)
Yapımcı: Sam Spiegel
Oyuncular: Marlon Brando (Şerif Calder), Jane Fonda (Anna), Robert Redford (Bubber), E.G. Marshall (Val), Angie Dickinson (Ruby), Janice Rule (Emily), Robert Duvall (Edwin), James Fox (Jake).
1966 ABD yapımı, 135 dakika.
Gösterim tarihi: Aralık 1968
DVD firması: Tiglon / Sony

6 yorum:

  1. Özlettiniz.Blogda sürekli The Defiant Ones'ı görmek,o film dünyanın en iyi filmi de olsa kendisinden nefret ettirdi =))).Bir de izlemediyseniz 24 hour party people'ı izlemenizi öneririm.Ancak kesin izlemişsinizdir.

    YanıtlaSil
  2. blogunuzu yeni farkettim. Harika bir blog olusturmussunuz. Acaba sizden tum zamanların en iyi 50 film listesinizi rica etsem cok mu sey istemis olurum =)

    YanıtlaSil
  3. Bu arada Mike Leigh'ın Naked filmini izlemiş miydiniz?İzlemediyseniz tez elden izlemenizi öneririm.Gerçekten farklı bir film,her hattıyla..

    YanıtlaSil
  4. Yıllar önce izlemiştim, çok çarpıcı bir işti. MF için sıra bekliyor, hatırlatmanız öne alınmasını sağladı:) Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. İlginize teşekkür ederim. Bir daha böyle bir aksama olmayacağını umuyorum.
    "24 HPP"i izlemedim, bu aralar Winterbottom filmlerine dalasım vardı zaten, ama şu an önce hangisini bloga girerim bilemiyorum.

    YanıtlaSil
  6. Rica ederim ne demek.Siz yazdıktan sonra ben daha çok beklerim =))).

    YanıtlaSil