Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

15 Temmuz 2011 Cuma

Gölgeler

Mutluluğa ulaşmanın yolları gibi çok önemli temaları gerilim yapısıyla harmanlayan, fevkalade önemli bir film

IMDB: 6,6
Rotten Tomatoes: % 60
Manalı Filmler: 8,0

İlk filmi “Before the Rain / Yağmurdan Önce” (1994), Milcho Manchevski’nin tüm dünyada tanınmasını sağladı: Aşk, doğum, şiddet, ölüm, cinsellik, özgürleşme, mutluluk arayışı gibi önemli temalara duyduğu yoğun ilgi dikkat çekiyor, üst seviyede bir sosyal bilinç ve eşine az rastlanır bir insan sevgisiyle dolu olduğu anlaşılıyordu. Yönetmen, Makedonya’da bir dağ köyünün dingin atmosferi içinde yaşanan gerginliğin neden ve nasıl tırmanıp patladığını ustalıkla anlatmakla kalmıyor, hikayesini Londra’ya da (benzer toplumsal sorunların artık yaşanmadığı Batı Avrupa’ya) yaymak suretiyle, deyim yerindeyse Avrupa’nın portresini kanla çiziyordu. Aslında tek bir bütün olan film hikayesini, üç ayrı başlıkla sunmuş, film zamanıyla da ustaca oynayarak, akışı, üç durağı olan bir hat biçiminden çıkarmış, kendi üzerine kapanan bir çembere dönüştürmüştü. Filmin ilk bakışta görülebilen (zahiri) yönü buydu ve toplumsal temaları bakımından esere çok uygundu. Çeşitli sahnelerde, farklı vesilelerle somutlaşan çember motifi, (insan ilişkilerindeki şiddet konusunda tarihten gelen ve bugünkü koşullarla pekişen) kısırdöngüyü irdelemek için idealdi.

Filmin spiritüel temalarına, kolay görülemeyen (batın) yönlerine, repliklerde ve bir duvar yazısı olarak yinelenen bir cümle rehberlik ediyordu: “Zaman asla ölmez. Çember asla tamamlanmaz”. Dolayısıyla bu cümle filmin “gizli” anlamlarını çözmek için bir anahtar işlevi üstleniyordu.

“Dust” da (2001) tinsel bir filmdi ve 19. yüzyıl sonlarında ABD’de, 20. yüzyıl başlarında Makedonya’da ve günümüzde Manhattan’da geçen yine üç hikaye vardı, ama bu kez bir değil, birbirinin içine geçen üç çember söz konusuydu (bir hikayenin kahramanı, 100 yıl önce veya sonrasındaki hikayede de görülüyordu). Bir başka deyişle Manchevski, film zamanıyla oynamakla kalmıyor, seyircisini zamanın lineer akışından sıyrılmaya davet ediyordu.

“Yağmurdan Önce”nin tüm ana izleklerine görelilik, arınma, kefaret, diriliş gibi yeni temalar eklenmişti. Filmin adı gibi (“küller küllere, toz toza”) iki erkek kardeş arasındaki ilişki de İncil kökenliydi (Habil ile Kabil) ve bu kez “Bu benim hikayem” cümlesi yineleniyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun, Balkanlardaki ulusların bağımsızlıklarını kazanma girişimlerine müdahalesine (ve bu süreçte yaşanan bol kanlı olaylara) epeyce yer veren Manchevski, tarihin de bir “kurmaca” olduğunu vurgulamayı ihmal etmemişti. Bir hikaye anlatıcısı olarak kendini özgürleştirmeye azami özen gösterdiği dikkat çekiyor, kullandığı trükler seyirciyi çok zorlayacak noktalara varabiliyordu. “Yağmurdan Önce”yi çok beğenenlerin önemli bir bölümünü şok edebilecek kadar farklı bir filmdi “Dust”, ve tüm bunların doğal bir sonucu olarak selefi kadar beğenilmedi, ülkemizde zaten hiç gösterilmedi.

Son filmi “Senki / Gölgeler” ilk bakışta çok farklı algılansa da, aslında o kadar tipik bir Manchevski eseri ki, adeta -adı konmamış- bir üçleme bu filmle tamamlanıyor.

Filmin baş kahramanı doktor Lazar (yine İncil kökenli bir isim, Hazreti İsa’nın dirilttiği Lazarus’tan geliyor) bir trafik kazası geçirip ölümden dönüyor. Hayatına giren (ve film ilerledikçe hayalet oldukları anlaşılan) varlıklarla arasında bir ilişki gelişmeye başlıyor. Bu yeni “aile”nin bireyleriyle (yaşlı kadın, genç kadın ve kucağında bir bebek olan yaşlı adam) Lazar arasında gelişen ilişki, yine kefaret (hem annenin günahının, hem Lazar’ın kazadan kurtarılmasının bedeli olarak), mutluluk arayışı ve ruhsal arınma temalarına ve tarihi olaylara bağlanıyor. Manchevski’nin filmin tinsel yönünü vurgulamak amacıyla yinelediği öğe bu kez şu cümle: “Senin olmayanı geri ver”. Nitekim bu iade gerçekleştiğinde Lazar diriliyor, “ölü gibi” yaşamaktan (çok ünlü bir doktor ve dominant bir karakter olan annesinin ağırlığından, çoktan ölmüş bir ilişkiyi sürdürmeye çalıştığı karısından) kurtuluyor. Tabii ki bu soyut temalar, birkaç kez yinelenen somut tünel görüntüleriyle destekleniyor, tünel hem doğumun, hem ölümün simgesi oluyor.

Bu üç film içinde yapısı en karmaşık olanı bu, filmin derinlerine nüfuz etmek, yoğun bir emek ve sabır gerektiriyor. Bu da çok doğal, “kendi dirimine ölülerle iletişim kurarak ulaşmak” diye özetleyebileceğimiz bir ana fikirle ilk kez karşılaşıyoruz.

Tabii bir de Manchevski’yle uğraşmak hiç kolay değil. Hem çok başarılı bir yapı ustası, hem de felsefi donanımı üst düzeyde olan bir sanatçı. Projelerine uzun sürede ve çok araştırma yaparak hazırlanıyor, seyircinin karşısına (sadece senaryosu değil, ışığı, müziği, kurgusuyla) tam teçhizatlı olarak çıkıyor ve ondan da aynı özeni talep ediyor.

Üstelik çok da oyunbaz; gerçeğin sınırlarını araştırmayı sevdiği için, seyircinin algısıyla da oynuyor. Örneğin hayaletlere fiziksel beden gerektiren işler yaptırıyor, Lazar’ı araçtan çıkararak ölümden kurtarıyorlar mesela.

Böylece seyirciyi köşeye sıkışıyor: Ya bunun nasıl olabildiğini, yani Manchevski’nin mantığını öyle ya da böyle kavrayacak, ya da yönetmenin saçmaladığına hükmedecek.

Hayattaki her şey gibi filmler de göreli, bir filmin karakteri seyreden kişiye göre şekilleniyor ve üstelik bu kimlik zaman içinde değişiyor. Dolayısıyla saçmaladığına karar vermenin hiçbir sakıncası da yok.

Öyle ya, sonuçta “bu onun hikayesi”…

Sinema, Kasım 2008

Meraklısına:
Yabancı Film dalında Makedonya’nın Akademi Ödülleri adayıydı.

Senki - Shadows / Gölgeler
Senaryo ve yönetim: Milcho Manchevski
Yapımcılar: Mariela Besuievski, Nermin Gladers, Dimitar Gochev, Martin Husmann
Oyuncular: Borce Nacev (Dr Lazar Perkov), Vesna Stanojevska (Menka), Sabina Ajrula (Dr. Vera Perkova), Salaetin Bilal (Gerasim), Ratka Radmanovic (Kalina)
2007 Makedonya Cumhuriyeti, Almanya, İtalya, Bulgaristan, İspanya ortak yapımı, 130 dakika
Gösterim tarihi: 3 Ekim 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder