Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

28 Nisan 2010 Çarşamba

Kaldırım Serçesi

IMDB: 7.6
Allmovie: 4/5 yıldız
Rotten Tomatoes: % 74
Manalı Filmler puanı: 7.1

Kaç kez ölmüş bu kadın?

Kaç kez tekrar doğmuş?

Küllerinden?

Şarkılarla?...

Hayatı iniş çıkışlarla dolu Edith Piaf’ın, kim bilir kaç kez en tepeye çıkmış, en dibe inmiş. Yoğun yaşamış, derin derin solumuş hayatı, neşenin de acının da en ileri topraklarında dolaşmış. Başka yer bilmemiş sanki, hep “en uçta” kalmış…

Çok sevdiği birinin ölümü gibi büyük acılarla hayata küsmüş örneğin, bir şarkıya tutunarak ayağa kalkmış. Genellikle, ilk kez duyduğu, çok sevdiği bir yeni şarkıyı söyleyebilmek için hayata dönmüş.

Bir kez daha, bir sonraki yıkıma değin...

“Kaldırım Serçesi” sesinde olanca keder yüklü o kadını iyi tanıtıyor.

Ne acayip muammadır ki koskoca Fransız sineması bugüne değin dört başı mamur bir filmini yapamamış Piaf’ın, Marcel’le aşkına odaklanan bir Claude Lelouch filmi dışında sadece 2 TV filmi var “Serçe”yi anlatan. Daha da acayibi, Fransız kültürünün doruk noktasındaki bu kadının bu biyografisi de ne Piaf’a, ne de ülkesinin sinemasına yakışır seviyede olabilmiş.

Filmografisinde henüz çarpıcı bir eser bulunmayan Olivier Dahan, hem yönetmenlikte, hem senaryoda yetersiz kalmış. Piaf’ın yaşamından seçtiği sahneleri temel bir hatta oturtamamış, senaryo kurgusunda dengeyi sağlayamamış, filmin gereksiz yere karışık olmasına yol açmış. O kadar ki, Piaf’ın kiminle ne zaman evlendiği bile anlaşılamıyor. Sıradan bir şarkıcı filmine yakışabilecek bazı sahneler var filmde, ama örneğin Piaf’ın 2. Dünya Savaşı’nda Direniş’e yaptığı yardımlar, esir kamplarından Fransız mahkumları kaçırması vs yok… Görüntü yönetmeni Tetsuo Nagata’nın (“Blueberry”) çalışması o kadar başarılı ki, örneğin birkaç yerde birden kullanılan uzun steadikam planlarının temelde mizansen sorunu olduğu, yani Dahan’dan kaynaklandığı anlaşılıyor. Bu tür görsel unsurlar ve genel olarak müzik kullanımı, eserin ruhunu zedelemiş.

Bu olumsuzluklara rağmen film Piaf’ı iyi tanıtmakta başarılı olmasını Cotillard’a borçlu… Dahan’ın mesafeli kaldığı şarkıcıya bu genç oyuncu korkusuz yaklaşabilmiş, onu anlayabilmiş, Edith Piaf olabilmiş. Piaf denince akla gelen o kederi o kadar iyi yansıtıyor ki, neredeyse belli başlı tüm oyunculuk ödüllerini alması şaşırtıcı değil.

Cotillard sayesinde Piaf’a nüfuz etmek mümkün olabiliyor. O kadın ki çocukluğu bir genelevde ve bir sirkte geçmiş, genç kızlığında sokaklarda avuç açıp şarkılar söylemiş, ama sonra dünya çapında üne, başarı ve servete kavuşmuş, fakat bir deniz kıyısında tek başına oturmuş örgü örmekte huzur bulan biri, bir acayip adem kızı… Bir şarkısında dediği gibi: “Ben bir liman kızıyım / sokaklarda bir gölge”…

Ödülleri:
En İyi Kadın Oyuncu ve Makyaj dallarında Oskar; En İyi Kostüm dalında Oskar adaylığı
En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Küre
En İyi Kadın Oyuncu, Görüntü Yönetmeni, Kostüm, Yapım Tasarım ve Ses dallarında César; En İyi Film, Yönetmen, Senaryo, Kurgu, Yardımcı Erkek Oyuncu (Pascal Greggory) ve Yardımcı Kadın Oyuncu (Sylvie Testud) dallarında César adaylığı
En İyi En İyi Film, Yönetmen, Kadın Oyuncu ve Makyaj dallarında Avrupa Sinema Ödülü adaylığı
Ayrıca 23 ödül ve 22 adaylık

Seçme diyaloglar:
Doktor: “Bu konseri iptal etmeliydiniz Bayan Piaf. Hayatınızla oynuyorsunuz.”
Edith Piaf: “Ne olmuş. Bir şeylerle oynamak lazım.”

Amerikalı gazeteci: "Bir kadına ne öğütlersiniz?"
Edith Piaf: "Sevmesini".
Amerikalı gazeteci: "Bir genç kıza?"
Edith Piaf: "Sevmesini".
Amerikalı gazeteci: "Bir çocuğa?"
Edith Piaf: "Sevmesini".

Edith Piaf (şarkı sözü): “Hayır, hiçbir şeyden.
Hayır, hiçbir şeyden pişman değilim.
Ne bana yapılan iyilikten, ne de kötülükten...
Hepsi bir benim için...

Hayır, hiçbir şeyden.
Hayır, hiçbir şeyden pişman değilim.
Ödendi, süpürüldü.
Unutuldu.
Geçmiş umurumda değil.
Hatıralarımla ateş yaktım.
Kederlerime, zevklerime artık ihtiyacım yok.
Aşklarımı süpürün ve tüm heyecanlarını.
Sonsuza dek süpürün
Sıfırdan başlıyorum ben.

Hayır, hiçbir şeyden.
Hayır, hiçbir şeyden pişman değilim.
Ne bana yapılan iyilikten, ne de kötülükten...
Hepsi bir benim için...

Hayır, hiçbir şeyden.
Hayır, hiçbir şeyden pişman değilim.
Çünkü hayatım
Çünkü sevinçlerim
Bugün seninle başlıyor.”

Kaldırım Serçesi / La Vie en Rose / La môme
Yönetmen: Olivier Dahan; Senaryo: Olivier Dahan, Isabelle Sobelman; Yapımcı: Alain Goldman; Oyuncular: Marion Cotillard (Edith Piaf), Sylvie Testud (Mômone), Pascal Greggory (Louis Barrier), Emmanuelle Seigner (Titine), Jean-Paul Rouve (Louis Gassion), Gérard Depardieu (Louis Leplée), Clotilde Courau (Anetta), Jean-Pierre Martins (Marcel Cerdan); 2007 Fransa, İngiltere, Çek Cumhuriyeti yapımı; 140 dakika; Gösterim tarihi: 3 Ağustos 2007; DVD firması: Kanal D Home Video

1 yorum:

  1. Açıkcası ben ikinci seyredişimde anladım hayatında iki tane Marcel olduğunu.. Ya da ben bu anlamı çıkardım bilemiyorum. Ama dediğiniz gibi anlaşmakta zorluk çıkaran bazı yerler var. Belki de yönetmen önemsemediği içindir ya da zaten Fransızlarca çok bilinen bir hikaye olduğu içindir ama ben ilk defa Piaf'ın hayatını izleyen biri olarak aşinası değilim ayrıntılara.

    İnceleme için teşekkürler..

    Ha bir de aşık olduğu adam hakkında aldığı o kötü haber sonrasında ağlayıp ordan sahneye geçmesi fevkaladenin fevkinde bir sahneydi. Ki Piaf tam da bu zıtlıkların kadını ya hani, bi yanda sahne ışıkları diğer yanda hayatındaki kayıplar.. sırf bu sahneden dolayı yönetmeni bağışlayabilir miyiz ne dersiniz :)

    YanıtlaSil