Bu filmde Annaud, tipik bir Batı insanının, kendi kültürünün “ilkel” diye aşağıladığı Doğu uygarlığının üstün yönlerini keşfetmesini ve bu keşiften yararlanarak dönüşmesini etkili bir biçimde anlatıyor
IMDB:
6,8
Rotten Tomatoes: % 61
Manalı Filmler: 9,0
Bir “dünya
yönetmeni”dir Annaud, içinde doğup yetiştiği ülkenin ve kültürün sınırlarıyla
kısıtlamaz kendini, farklı coğrafyalarda, değişik zaman dilimlerinde geçen ve
birbirine hiç benzemeyen öyküler anlatmaktan hoşlanır. Bir bakarsınız 14.
yüzyılda, Franziskan rahipleri arasındadır, bir cinayet soruşturmasına
dalmıştır (“The Name Of the Rose / Gülün Adı”). Derken 1920’lerde, Hindiçin’de
geçen bir tutku hikayesine odaklanır (“L’Amant / Sevgili”). Oradan 2. Dünya
Savaşı’na ışınlanır, ama yurttaşlarının yaptığı gibi bir Direniş hikayesi anlatmaz,
biri Rus, diğeri Alman iki keskin nişancı arasındaki rekabet ona daha ilginç
gelmiştir (“Enemy at the Gates / Kapıdaki Düşman”).
Ülkemizde halen
gösterimde bulunan “Black Gold / Kara Altın” ise petrolün bulunmasının Arap
yaşantısını nasıl değiştirdiğini anlatan bir epik. Fransa’yla herhangi bir
ilişkisi olmayan bir öykü, ancak bir dünya yönetmeninin çekebileceği bir film.
Özellikle bakış açısıyla… Kendi ülkesinin sınırlarını aşabildiği içindir ki
Annaud’nun filmlerinde yargıya rastlanmaz, taraf bile tutmaz o, sadece inceler,
üstelik her karaktere eşit mesafede kalmayı başararak, hepsiyle sağlıklı
biçimde empati kurarak.
Bu yeteneği o
kadar ileri seviyededir ki hayvanlarla da ileri derecede duygusal bağ
kurabilir, hatta iki filminin ana karakterleri ayılar ve kaplanlardır (“L’Ours
/ Ayı” ve “Deux frères / İki Kardeş”). Aynı kabiliyet Annaud’nun, bir Nazi
dağcı ile Tibet’in ruhsal lideri Dalay Lama arasında gelişen beklenmedik
dostluğu da anlatabilmesini sağlamıştır.
“Tibet’te Yedi
Yıl”ın önemli bölümü, Himalayalar’a tırmanmaya çalışan Avusturyalı iki
dağcının, “talihin yönlendirmesiyle” kendilerini buldukları Llasa’da geçiyor.
Dalay Lama ile tanışan Harrer, genç lidere ders vermeye başlıyor, zamanla
yakınlaşıyorlar. Dalay Lama ile dostluğu sayesinde Harrer, hayata ilişkin ileri
bir bilinç kazanıyor, olgunlaşıyor. Filmin en etkili bölümleri bu iki aykırı
insan arasındaki sohbetler ve Harrer’in Tibetlilerden öğrendiği hayat dersleri…
Örneğin sinema salonu inşa edilirken çalışanların kazdıkları topraktan çıkan
solucanları incitmeden alıp başka bir yere götürmelerine çok şaşırıyor Harrer,
zamanla Budistlerin tüm hayatın tek bir Bütün olduğuna inandıklarını ve bu
yüzden hiçbir canlıya zarar vermemeye çalıştıklarını öğreniyor.
Tüm Annaud
filmleri ortalamanın çok üzerindedir, izlenmesi gereken eserlerdir, ama
“Tibet’te Yedi Yıl” diğerlerinden bir açıdan üstün: Bu filmde Annaud, tipik bir
Batı insanının, kendi kültürünün “ilkel” diye aşağıladığı Doğu uygarlığının
üstün yönlerini keşfetmesini ve bu keşiften yararlanarak dönüşmesini etkili bir
biçimde anlatıyor.
Meraklısına:
Yine 1997’de
Martin Scorsese Dalay Lama’nın yaşamını “Kundun” adıyla sinemaya aktardı. Bu
iki filmin artarda izlenmesi, çağımızın en önemli kişiliklerinden biri olan
Dalay Lama’yı yakından tanımak için önemli bir imkan veriyor.
Tibet Çin
işgali altında olduğu için film gerçek mekanlarda çekilememiş, Himalayalar
yerine And Dağları kullanılmış, kutsal kent Llasa ise Arjantin’de kurulmuş.
Film gösterime çıktıktan sonra Annaud, bir ekibi Tibet’e yolladığını ve orada
gizlice çekim yaptırdığını açıklamış. Çin devletini eleştirdiği için filmi
protesto eden Çin yönetimi Pitt ve Thewlis’in de ömür boyu ülkeye girişini
yasaklamış.
Tibet’te Yedi Yıl
Yönetmen: Jean-Jacques Annaud
Senaryo: Becky Johnston (Heinrich Harrer'in kitabından)
Yapımcılar: Jean-Jacques Annaud, John H. Williams, Iain Smith
Oyuncular: Brad Pitt (Heinrich Harrer), David Thewlis (Peter
Aufschnaiter), BD Wong (Ngawang Jigme), Mako (Kungo Tsarong), Jamyang Jamtsho
Wangchuk (14 yaşındaki Dalai Lama), Sonam Wangchuk (8 yaşındaki Dalai Lama)
1997 ABD,
İngiltere ortak yapımı, 136 dakika
Gösterim tarihi: 15 Mayıs 1998
Fena bir film
YanıtlaSil