Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

28 Mayıs 2010 Cuma

Filmlerin ektiği tohum…

("Pa Negre / Black Bread" filminden bir kare)


Yinelemek istiyorum: En manalı film, seyircisine en çok bilgi ileten, özellikle de aktardığı bilgilerle bilinçlenmesine katkı sağlayan filmdir...

Bu ifade sinema sanatının ölçüleriyle çelişmez. Başyapıt olarak kabul edilen, genelde çok beğenilen ve önemli bulunan eserler, yani Welles, Kurosawa, Bergman, Spielberg gibi büyük ustaların filmleri zaten çok manalıdırlar. Aslına bakarsanız, fotoğrafları yan yana sıralayarak bir hikaye anlatırken, aynı zamanda insani durum ve duyguların işlenebileceğini ve hayata dair temel kavramların tartışılabileceğini insanlığa zaten büyük yönetmenler öğretmiştir.

Büyük ustaların insanlığa armağan ettiği bir şey daha var: Yan yana akan fotoğrafların sıralanışı (kurgu) başta olmak üzere, ışık, kadraj vb sinemasal öğelerin farklı veya daha derin anlamlar yaratmakta kullanılabileceği…

Bu nokta çok ilginç ve önemlidir çünkü anlamın bu seviyesi sadece filmin senaryosu incelenerek anlaşılamaz... Film diliyle oluşturulan bu anlam, senaryoyu güçlendirebilir, genel olarak öykünün anlattıklarını veya diyaloglarda aktarılan bilgileri destekleyebilir, ama onlardan bağımsız veya karşıt da olabilir. Film analizi denen uğraş bu nedenle vardır, analistler sinema diline ait öğeleri inceler, filmin “satır aralarını” okur, ortalama seyircinin göremediği bu bilgileri meraklısına anlatırlar.

Bu blogda ele aldığımız her filmin analizini yapmak imkansız, açıkçası ülkemizde bu kadar geniş hacimli bir uğraşın muhatabı olabilecek bir okur kitlesi olduğundan da şüpheliyim, ne de olsa film analizi, eğitilmiş veya eğitilmeyi arzu eden gözlere hitap eden bir iştir… Ortalama seyirci/okur, yani “eğitilmemiş göz” ise –bilimsel araştırmaların da kanıtladığı gibi- filmde olup bitenlerin yaklaşık %10-30’unu kaçırır, yani hiç gör(e)mez… Gördüklerinin ise sadece bir kısmını analiz edebilir, içerdikleri bilginin küçük bir bölümünü bilinçli olarak alabilir, gerisini kaçırır (Bilimsel araştırmalar, bu söylediğimin hayat için de geçerli olduğunu doğruluyor).

Manalı Filmler’in hedeflerinden biri bu: Daha fazla öğrenmeyi arzulayan kişilere belli filmleri işaret etmek, onları izlemeye seyirci/okuru teşvik etmek…

Çünkü aslolan izlemektir, filmlerin bize ayna tutmasına izin vermek, bilinçli olarak alamadığımız bilginin de bünyemize nüfuz etmesine imkan sağlamak…

Tohumun önce ekilmesi lazım ki, gelişsin, çiçek açsın, meyve versin…

Manalı Filmler kendince bir ansiklopedi oluşturmayı da hedefliyor. Filmler biriktikçe, yazıların altında yer alan etiketler daha fazla işe yarayacak, meraklısı, diyelim ki “örnek kişilik” veya “mutluluk” kelimelerini tıkladığında o temanın işlendiği filmleri topluca görebilecek, işine yarayacağını düşündüğü eserleri kolayca seçebilecek.

Bu hedeflere ulaşabilmek amacıyla kapsamı geniş tutmayı uygun buldum, özellikle “küçük filmlere” dikkat çekmeye çalıştım. Örneğin “School Of Life / Hayat Okulu”na öncelik verdim, çünkü o film “Dead Poets Society / Ölü Ozanlar Derneği” kadar yaygın tanınmıyor.

Ayrıca bu tercih Manalı Filmler’in asal amaçlarından biriyle yakında ilgili: Mümkün olduğunca çok kişiyi, her filmin önemli olabileceğine ikna etmek… Ortalama seyirci, şaşaadan, abartılı reklam kampanyalarından, büyük ödüllerden çok etkilenir, bunlardan yoksun filmleri küçümseme eğilimindedir. Oysa özellikle başyapıt olmayan, kendi halinde, iddiasız eserler içinde büyük öğretmenler vardır.

Tüm bunlardan sonra belli ki, haliyle, geniş sulara da açılıp film okuma eylemi üzerinde duracak, konuyla ilgili araştırmalardan, bilimsel deneylerden söz edeceğiz. Ama buna zaman var, henüz yola çıkıyoruz, hele maceramız biraz ilerlesin, ilk cümlemiz bir süre semada yankılansın: “Film deyip geçme”…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder